Kardeşimle aramda 12 yaş fark olduğu için doğal bir matematiğin sonucu olarak benim 16-17 yaşlarım onun 4-5 yaşlarına denk geldi. Ben o sırada o zamanlar ÖSS ve ÖYS olarak adlandırılan sınavlara çalışıyordum, o da sayı saymayı öğrenmeye çabalıyordu.
Aile etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aile etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Romantik Hayaller - 1
Mahir, Sukru, Suleyman ayni proje icin bir araya gelse, Isil dunyaya duyursa, yazilar yazsa, Fevzi tanitim icin filmler, Emre fotograflar cekse, Narin ve Bertan gorseller hazirlasa, Umut ve Bora muzikler yapsa, Emrah her aciktigimizda yemeksepeti'ne gomdurse, Birol Abi lafi koysa...
Sirket yemegi diye bir sey olmasa, bulusmak takilmak zaten olagan olsa.
Hayat bayram olsa.
Saf hayaller kuruyorum bazen.
Cheers.
18 Nisan Izmir
Sirket yemegi diye bir sey olmasa, bulusmak takilmak zaten olagan olsa.
Hayat bayram olsa.
Saf hayaller kuruyorum bazen.
Cheers.
18 Nisan Izmir
Evde
Bu akşam evde oturdum.
Sudan çıkmış balığa döndüm. Yılbaşı tatilinde Ankara'daki ve dönüşte İzmir'deki çoşkulu kalabalıklardan, neşeli aile sofralarından sonra elimde sağlığın zirvesinden kopup gelmiş sandviçimle armut gibi kaldım. Phoebe'nin laf arasında söylediği bir söz vardı "I can hear the voices in my head again" diye. Biraz öyle oldu galiba. Bakındım, her şey yerli yerinde, sapasağlam.
Sprite manyağı oldum. Oral fixation oldu sanırım bu içecek bende. Belki de yazdan kalan, eve gelince rahatlatıcı bir şey içme alışkanlığıdır. Azaltmaya çalışıyorum.
Simülasyonun kendisi oldum. Harddiskimin bağlantı kablosunu okulda unutunca Merlin hayallerim suya düştü ve kendimi bir anda Matlab'ın gizemli dünyasında buldum. Adının açıklanmasını istemeyen bir akademisyenle iki gündür sürekli server'a bağlıyız, sisteme abandığı anları anlayabiliyorum artık, sanırım o da benimkileri farkediyordur. Ortak internete abanan arsız komşu psikolojisinden kurtulamadım.
Önce üşüdüm, sonra ısındım. Ev mis gibi ama hava 15 derecenin altına inince donanza durumları olabiliyor. İzmir sıcak memleket olduğu için çoğu evde merkezî ısıtma olmamasından mütevellit tamamı sıcak olan bir ev çok rastlanan bir şey değil. Az daha sabredersek olacak. Ufo denen hayvansı ısıtıcı ya da benim "üflengeç" demeyi tercih ettiğim daha insanî olan ısıtıcı durumu kurtarıyor. Hem n'olacak, onlar da olmazsa shmuggle icad oldu efendiler!
Nostaljik aşklara yelken açtım. "Arkadaşımla" ev telefonundan konuşmanın tadını yeniden yakaladım. Akustik özlemler yaşadım. Cep telefonu operatörlerinin oyuncağı olmuşuz resmen. Ev telefonu ne kadar net ses ileten bir cihazmış, o ne basit ve ne muhteşem bir teknolojiymiş. Graham Bell'i yaratan yüce rabbim.
Playstation'ıma uzaktan baktım. Yok ki bir Umut, bir Serkan, turnuva yapılsın, ellere verilsin, tartışma büyüsün, kavga çıksın, Serkan dövülsün falan. Özledim lan. Dur ama Guitar Hero Metallica var ayıptır söylemesi. Zahirî şöhret aç kollarını!
Kuzenimi özledim. En son ne zaman, nerede gördüğümü hatırlayamadığım kuzenimin dünyanın diğer tarafından gönderdiği maili okudum. Ne kadar özlediğimi farkettim. Hemen ardından da Işıl'ın maile yazdığı cevapla kahkahalara boğuldum. Ailemi ve aile duygusunu ne kadar sevdiğimi farkettim.
Tek bir gecede Pazar günü hissiyatına yakın bir duyguya geçtim sanırım. Güzel. Gerçi tam olarak Pazar değil. Ama zaten adı da Pazar değil, Pazartesi. Soğuk espri.
Günün sonunda yatıp gözlerini kapatırken ne kadar da gerçekçi bir dünya hissi. Yatağın içi yavaşça ısınırken uyuşan ve usul usul kaybolan zihin. Rüyaya dalış, Avatar State'e geçiş.
Cheers.
3 Ocak İzmir
Pazar Keyfi
Çok güzel insanlar onlar.
Gerçek dünya bir günlüğüne de olsa dışarıdayken, ama komşular, haberler ve yapılacak işler üzerinden yine de ufak ufak kendisini hissettiriyorken, içeride olma hissi rahatlatır insanı. Daha doğrusu rahat kalmasını sağlar. Ev, aile, rahat koltuk. Çamaşır topla, bozuk ampulü değiştir, iki gündür görmezden geldiğin tavayı yıka, kahveni saate bakmadan, acele etmeden iç. İşle ilgili bir yazı okurken bile mesela, üzerinde pijama altında terlik olması insanın daha rahat anlamasını sağlıyor.
Ya da çalışmak istemiyorsan zorlama ama etrafında çocuklar koşuştursun bağırsın mutlaka. Sonra onlar yorulup öğle uykusuna dalınca kendine bir türk kahvesi yap. Bitince bardağını tezgaha yavaş bırak ki uyanmasınlar, böylece bir haftadır hep gece lambasıyla okuduğun kitabını gündüz gözüyle görebilirsin.
Çık kapının önüne etrafa bak, hep sabahın köründe ya da güneş batarken gördüğün sokağını güneş tepedeyken gör. Komşularının uykulu değilken neye benzediğini farket. Etrafın durgunken ne kadar sakin olduğunu gör.
Televizyonu açma. Seni yeniden fırtınanın içine çekmeye çalışacaktır. Seni olayların hızla ilerlediğine ve senin her şeyin gerisinde kaldığına ikna etmeye çalışacaktır. Çizgi film izleyeceksen o başka tabii. Gözlerin ağrıyana kadar izle!
Bir süre sonra vücudun durulmayı tamamlayacak ve zihnin "reset" işlemini bitirecektir. Zaten akşamın gelişiyle beraber yavaş yavaş önündeki haftayla ilgili planlar programlar da aklına düşmeye başlayacaktır. Ama altındaki eşofmanın sana verdiği yetkiye dayanarak çok daha ferah ve net bir şekilde görebileceksin onları. Ayrıca gün içinde yaptığın kişisel bakım da bir ferahlık vermiştir zaten.
Gece yatağa yorgunluğunu atmak yerine basitçe uyumak için gireceksin.Zihnin yarınki toplantıda konuşulacaklar ile haftaya Pazar günkü yumurtaya daha az kimyon koymak fikri arasında bir yerlerdeyken uykuya dalacaksın. Ne güzel.
"Haftaya Pazar'a
Tekrar karşı karşıya olmak umuduyla
Hoşçakalın"
Cheers.
28 Kasım İzmir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)