Evde

Bu akşam evde oturdum.

Sudan çıkmış balığa döndüm. Yılbaşı tatilinde Ankara'daki ve dönüşte İzmir'deki çoşkulu kalabalıklardan, neşeli aile sofralarından sonra elimde sağlığın zirvesinden kopup gelmiş sandviçimle armut gibi kaldım. Phoebe'nin laf arasında söylediği bir söz vardı "I can hear the voices in my head again" diye. Biraz öyle oldu galiba. Bakındım, her şey yerli yerinde, sapasağlam.

Sprite manyağı oldum. Oral fixation oldu sanırım bu içecek bende. Belki de yazdan kalan, eve gelince rahatlatıcı bir şey içme alışkanlığıdır. Azaltmaya çalışıyorum.

Simülasyonun kendisi oldum. Harddiskimin bağlantı kablosunu okulda unutunca Merlin hayallerim suya düştü ve kendimi bir anda Matlab'ın gizemli dünyasında buldum. Adının açıklanmasını istemeyen bir akademisyenle iki gündür sürekli server'a bağlıyız, sisteme abandığı anları anlayabiliyorum artık, sanırım o da benimkileri farkediyordur. Ortak internete abanan arsız komşu psikolojisinden kurtulamadım.

Önce üşüdüm, sonra ısındım. Ev mis gibi ama hava 15 derecenin altına inince donanza durumları olabiliyor. İzmir sıcak memleket olduğu için çoğu evde merkezî ısıtma olmamasından mütevellit tamamı sıcak olan bir ev çok rastlanan bir şey değil. Az daha sabredersek olacak. Ufo denen hayvansı ısıtıcı ya da benim "üflengeç" demeyi tercih ettiğim daha insanî olan ısıtıcı durumu kurtarıyor. Hem n'olacak, onlar da olmazsa shmuggle icad oldu efendiler!

Nostaljik aşklara yelken açtım. "Arkadaşımla" ev telefonundan konuşmanın tadını yeniden yakaladım. Akustik özlemler yaşadım. Cep telefonu operatörlerinin oyuncağı olmuşuz resmen. Ev telefonu ne kadar net ses ileten bir cihazmış, o ne basit ve ne muhteşem bir teknolojiymiş. Graham Bell'i yaratan yüce rabbim.

Playstation'ıma uzaktan baktım. Yok ki bir Umut, bir Serkan, turnuva yapılsın, ellere verilsin, tartışma büyüsün, kavga çıksın, Serkan dövülsün falan. Özledim lan. Dur ama Guitar Hero Metallica var ayıptır söylemesi. Zahirî şöhret aç kollarını!

Kuzenimi özledim. En son ne zaman, nerede gördüğümü hatırlayamadığım kuzenimin dünyanın diğer tarafından gönderdiği maili okudum. Ne kadar özlediğimi farkettim. Hemen ardından da Işıl'ın maile yazdığı cevapla kahkahalara boğuldum. Ailemi ve aile duygusunu ne kadar sevdiğimi farkettim.

Tek bir gecede Pazar günü hissiyatına yakın bir duyguya geçtim sanırım. Güzel. Gerçi tam olarak Pazar değil. Ama zaten adı da Pazar değil, Pazartesi. Soğuk espri.

Günün sonunda yatıp gözlerini kapatırken ne kadar da gerçekçi bir dünya hissi. Yatağın içi yavaşça ısınırken uyuşan ve usul usul kaybolan zihin. Rüyaya dalış, Avatar State'e geçiş.


Cheers.

3 Ocak İzmir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder